Ofis denilince aklıma "Devlet Malzeme Ofisi" geliyor-du.
...
Neden açıklayayım. Babam emekli olmadan önce Vergi Dairesinde görev yapıyordu. Akşamları genelde eve iş getirirdi. Eskiden internet vergi dairesi yoktu. Bilgisayarlar da olmayınca işler el yordamıyla yapılıyordu. Evde bir daktilomuz vardı. Onda yazı yazmayı çok severdim. Onda silme falan yok. Dikkatli olmak gerekiyordu... Şimdi ise word dosyasını aç, yaz yaz sil.
Mükellef kartları vardı. Mükelleflerin vergisel kayıtları o kartlarda tutulurdu. Yazı yazmak için kalemler devlet tarafından verilirdi.
DMO'nun mavi kurşun kalemleri...
O çocuk halimle o kalemlerle binlerce kart doldurmuşum ki şu ikisi aklıma mıh gibi çakılmış: "Devlet Malzeme Ofisi" ve "Katma Değer Vergisi"
(Anlayacağınız bizim kamu hizmeti 6 yaşında başladı.)
2006 yılına kadar Ofis denilince aklıma DMO gelirdi. Ankara'da Ziraat Fakültesinde okuduğum yıllarda Optimum Avm'ye giderdik. Yol çok uzak gelirdi bize. Ama ucuzdu, gitmeye değerdi. Yol kenarında kocaman bir taş yapı var. Üzerinde "Ofis Çiftçinin Kara Gün Dostudur" yazıyordu. (Artık "Ofis Çifçinin Dostudur" yazıyor.)
Defalarca gördüm ama çokta ilgimi çekmedi tabi. Devlet dairesi deyip geçtim.
Ama yıllar sonra bu kurumda, Toprak Mahsulleri Ofisi'nde göreve başlayınca ne denli güzide bir kurum olduğunu anladım. Belki bizim için ofis kalemin üzerinde bir yazıdan ibaretti ama bu ülkedeki milyonlar için ofis, buğday demekti. Un, ekmek demekti. Düğün dernek demekti. Devlet demekti.
Çalışana da ofisçi diyorlardı. Ofisçi ise görev kutsaldır diyenlere verilen bir ünvandı. Çünkü bu görev Hz. Yusuf'a Allah (C.C.) tarafından verilen bir görevdi. Fedakarlığın emekle birleştiği her bir alım noktası devletle milletin buluştuğu noktalardı.
Devletin gülen yüzüydü TMO. Hala öyle. Sürdürülebilir tarımın güvencesi.