Can Azerbaycan

Merhaba değerli arkadaşlar.

Bu kez Ülkemizin gündemini bir hayli meşgul eden Dağlık Karabağ Sorunu üzerine yazmak istedim. Aslında bugün yaşananları tam olarak (sorun, mesele, çatışma veya savaş) adlandırabilmiş değiliz. Kısaca herkesin malumu Ermenistan tarafından işgal edilen Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan tarafından geri alınma mücadelesidir. Peki bu mücadeleye nereden gelindi? Buraya getiren süreç ne? Türkiye bu işin neresinde? gibi sorulara bu yazıyla cevap bulmaya çalışacağız. Tespitler tamamen kendi görüşlerim olup tamamı tenkit ve eleştiriye açıktır.

Öncelikle Azerbaycan ve Ermenistan ilişkilerinin Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne dayandığını ifade etmekte yarar var. Bu devlet altında birçok millet barınmasına rağmen hâkim güç Rusya’ydı. Bugün Rusya Ermenistan’dan yana tavır sergiliyor. Sovyet Rusya’nın dağılmasından sonra Azerbaycan ve Ermenistan bağımsızlıklarına kavuştular(1991). Dağlık Karabağ hukuken Azerbaycan içinde yer alsa da içinde Ermeniler de yaşamaktaydı. Bu bölgede Ermenilerce desteklenen, Ermenistan dâhil hiçbir ülkenin tanımadığı Dağlık Karabağ Cumhuriyeti kuruldu(1992). Bu ülke adını 2017 yılında Artsah Cumhuriyeti olarak değiştirdi. Bugünlerde Twitter’da #artsah etiketiyle gündem olmasına rağmen bu terim büyük çoğunluk tarafından anlaşılamamıştır. Sözde devletin kurulmasıyla Azerbaycan Türkleri üzerinde büyük baskılar oluşmuş olup zamanla nüfusun bu bölgeden erimesine yönelik göç ve sürgünlerin yolu açılmıştır. Azerbaycan’ın Birleşmiş Milletler tarafından tanınan bir ülke olması işgalin seyrini değiştirmemiştir. Bir nesil kendi öz yurdundan sürgün edilmiştir. Bu sürgünler çoğunlukla katliamlar yoluyla yapılmıştır. Bunlardan en çok bilineni 26 Şubat 1992 tarihinde Dağlık Karabağ’da bulunan Hocalı kasabasında yapılandır. Hocalı’da 600’ü aşkın Azerbaycan Türkü hayatını kaybetmiştir. Bu tarih 28 yıl geride kalmış, Ermenistan Dağlık Karabağ yetmezmiş gibi yeni bölgelere saldırılarda bulunmuştur. Bu kez Azerbaycan karşılık vermiş ve işgal altındaki topraklarını geri kazanmak için mücadeleye başlamıştır.

Bugün ekonomik ve askeri açıdan Azerbaycan Ermenistan’dan güçlü konumdadır. Sadece iki devletin mücadelesinde Azerbaycan’ın galip geleceği muhakkak. Ancak Ermeni lobisi Dünya Kamuoyunda Ermenistan’ın Türkiye ve Azerbaycan tarafından saldırı altında olduğunu yaymaktadır. Hâlihazırda dünya gündemini sözde Ermeni Soykırımı iddiaları ile hayli meşgul eden Ermenistan’a Türkiye aleyhtarı devletler desteklerini bu noktada açıkça göstermektedirler.

Türkiye’nin bu mücadele için ne anlam ifade ettiği noktasına değindiğimizde Türkiye’nin bu savaşın neticesini belirleyecek ana unsur olduğunu açıkça görmekteyiz. Son yıllarda Türkiye’nin kapsayıcı ve kilit rol üstlendiği dış politikası hem NATO üye ülkelerini, hem AB ülkelerini hem de Osmanlı Devleti’nin dağılmasıyla bağımsızlığına kavuşan devletleri tedirgin etmektedir. Türkiye’nin Cumhuriyet döneminden sonra ilk defa haklarını hem masada hem de sahada savunması esasen Türkiye’yi zor bir uğraşı içine itmiştir. Eğer bu mücadeleyi soğuk savaş olarak nitelersek Türkiye Kurtuluş Savaşı’ndan daha büyük kuvvetlerle daha fazla cephede savaşını sürdürmektedir. Libya, Yunanistan, Kıbrıs, Mısır, Suriye, Kuzey Irak ve Azerbaycan’da haklı bir davanın tarafıdır. Burada eş zamanlı bir siyaset ve askeri operasyon yürütme durumundadır. Bu konumundan dolayı dış politikada güç unsuru olup bu gücü kaybetmek istemeyen ABD, Rusya, Fransa gibi ülkeler Ermeni lobisinin de etkisiyle Türkiye karşıtı politika yapmaktadırlar. Ermenistan’ın haksız olduğu bilinmekte ancak göz ardı edilmektedir.

Ermeni lobisini etkinliği hakkında kısa birkaç örnek vermek istiyorum. Özellikle ABD ve Fransa’da çok güçlü olan bu lobi böylesine güçlü devletlere sözde Ermeni Soykırımı iddiasını tanımaları için sürekli baskı uygulamakta, bu ülkeler ise Türkiye’nin karşı ataklarından dolayı her yıl farklı bir nitelendirmeyle günü geçiştirmek zorunda kalmaktadırlar. Her yıl organize eylemler düzenlenmektedir. Bu hususta birçok düşünce kuruluşu kurulmakta ve bu kuruluşlar farklı lobiler tarafından fonlanmaktadır.

Geçen yıl Beyrut seyahatimde bir hafta Ermeni bölgesinde kaldım. Bölgenin tamamı neredeyse Ermeni’ydi. Adım başı ermeni kilisesi vardı. Duvarlarda ise İngilizce ile “Türkiye Soykırım Suçlusu” yazıyordu. Tesadüfen bir bakkala girdiğimizde bakkalın konuşmamızı anlaması üzerine “Türk müsün” diye sordum. “Ermeniyim” diye cevapladı. Köklerinin Adanalı olduğunu söyledi. Uzun süre sohbet etme imkânı bulduk. Kendisi tanıştığım ve sevdiğim tek Ermeni’ydi. (Bir gün sonra eşiyle de sohbet ettik. Beş dil biliyormuş. Kültürlü bir kadındı. Kadın programlarından akşam haberlerine kadar neredeyse sadece Türk kanalları izliyormuş. Yemek programlarından öğrendiği kurabiyelerden yaptı bize.) Lübnan’daki durumu sordum kendisine. Oğlunun birkaç yıl önce Mason locasına girdiğini ve bir süre faaliyetlerine katıldığını anlattı. Mason localarının Türkiye’yi itibarsızlaştırma eylemlerinde bulunduklarını ve localara gelen gençlerden faaliyetler için para talebinde bulunduklarını söyledi. Sonra oğlunu locadan çıkarmış.

Aslında sözde Ermeni Soykırımı başta, işgaller, katliamlar ve daha birçok eylemin Ermenilerin tamamınca benimsenmediğini, Ermeni lobisinin haksız davası ve büyük devletlerin çıkarları doğrultusunda sürekli Ermenistan’ı kışkırtmaları (Fransa’nın Yunanistan’ı kışkırtması gibi) bölgede gerginliği ve hukuksuzluğu tetikliyor. 

Ülkemizde yaşayan Ermenilerin durumuna baktığımızda genel olarak Karabağ’ın Azerbaycan’a ait olduğunu, kendilerinin ise al bayrağın bir ferdi olduklarını beyan ettiklerini sevinçle gözlemledim. Ancak ermeni lobisinin TBMM temsilcisi olan zatın tam tersi ifadelerle sokaklarda gezindiği de bir gerçek.

Yazımı fazlaca uzatmış olabilirim. Az kelimeyle çok anlatı yapabilmekmiş marifet. Tek cümleyle ifade etmek gerekirse “Karabağ Azerbaycan’dır” demek istiyorum. Milletimiz Can Azerbaycan’ı asla yalnız bırakmayacaktır. 04.10.2020/Ankara

Yorum Gönder

Güvenlik Kodu 16 + 7 = ?
Bu site, Bulut Web Site Web Tasarım Sistemi kullanmaktadır.
Şimdi Ara Canlı Yardım