AYASOFYA CAMİİ
Öncelikle Ayasofya hakkında kısa biri bilgi vermek, akabinde kendi değerlendirmemi yazmak istiyorum. Çünkü ülkemizde güvenli olmayan kaynaklardan fikir sahibi olma düzeyi çok yüksek. Somut bir örnek vermek gerekirse Google’a Ayasofya yazıldığında ilk gösterilen sayfa Hristiyanlığı Türklere tebliğ etmeyi amaç edinmiş bir site (kutsalkitap.org).
Ayasofya mimari özelliği bakımından yapıldığı dönemde dünyanın en büyük yapısıydı. Bu özelliğini yüzyıllarca sürdürdü. Hristiyanlık ilk yayıldığı dönemlerde kiliseler Süleyman Tapınağından esinlenerek dikdörtgen bir planda inşaa ediliyordu. Eski bazilikalarda bunu sık sık görürüz. Kubbe ise Roma’nın kullandığı bir yapıydı. Hem dikdörtgen yapı hem kubbeyi birleştirmesi Ayasofya’yı farklı bir sembole bürümüştü. Ayasofya’dan sonra dünyanın birçok yerinde inşaa edilen kiliseler Ayasofya’ya benzetilmiştir. Bu nedenle Hristiyanlar için Ayasofya kaybedilmemesi gereken Ulu bir Kaynak’tır.
Osmanlı döneminde fethedilen beldelerde Hristiyan ahali Osmanlı himayesini kabul edip isyankâr olmadıkları sürece dini tercihleri ve ibadetlerinde serbest bırakılırdı. Osmanlı savaşmadan teslim olan şehirleri yağmalatmaz, korurdu. Fetih sembolü olarak bazı kiliselerin camiye çevrildiği uygulamalar vardır. Ancak bu uygulamaların amacı Hristiyan ahaliyi ibadetten alıkoymak olmamıştır. Osmanlı her zaman temsil ve tebliğ yoluyla İslam’ı yaymayı hedeflemiş. Gayrimüslim tebaa Müslümanlardan ayrı tutulmamıştır. Gayrimüslimler de devletlerine her zaman destek olmuş, katkı sağlamışlardır.
İstanbul birçok kez kuşatılmış ancak muvaffak olunamamıştır. Fetih, 1453 yılında Sultan Mehmed Han’a nasip olmuştur. Fetih ile birlikte burada bir devlet yıkılmıştır. Fatih bu devletin izlerini silme yoluna gitmemiş, tüm eserlerin korunmasını emretmiş, bunun yanında Hristiyanların tüm haklarını, canlarını ve mallarını da teminat altına almıştır. Kılıç hakkı gereği Ayasofya’yı Camiye çevirmesi o dönemin şartlarında basit bir değişikliktir.
Endülüs Emevi Devleti yıkıldığında İspanyollar tüm camileri harap etmeye başlamış, Müslümanlar sürgüne yollanmış, gitmeyenler domuz eti yemeye zorlanmıştır. Bugün Kurtuba’da kiliseye çevrilen Ulu Camii hala ayaktadır. İçeride Müslümanların dua etmesi yasaktır. Gittiğimde girmek istedim ama kilisede cenaze ayini olduğu için alınmadım.
Yunanistan, Sırbistan gibi ülkeler camileri kiliselere çevirmekle kalmamış büyük çoğunluğunu tahrip etmişlerdir. Halen Bosna’da, Kosova’da camilerimiz yakılmaktadır.
Hristiyanların Müslümanlara bakış açısı camilere gösterilen tutumdan kolayca anlaşılmaktadır. Müslümanlardan beklenen hassasiyet maalesef Hristiyanlar tarafından gösterilmemektedir. Hatta Türkiye’de büyük bir kesim kiliselere duyduğu saygıyı camilere duymamaktadır. Kiliselere yapılan saldırılar kınanırken camilere yapılan saldırılara sessiz kalınmaktadır.
Ben şahsen Ayasofya’nın Cami olarak kullanılması kararını doğru buluyorum. İçimde yeşerttiğim, yaşattığım fetih ruhu buradan besleniyor. Ancak bunun bir güç gösterisi, ülke içinde ve dışında siyasi çatışmalara malzeme edilmesini doğru bulmuyorum. Umarım bu yapılmaz. Evet. Ayasofya’yı cami olarak kullanmak büyük bir gücü temsil eder. Ancak bu sürekli Hristiyanları rencide edici boyutlara gelirse muhakkak karşılık gelecek, dinler arası çatışma yaşanacaktır. Türkiye’de yaşayanlar için sorun yok. Avrupa’da birçok kardeşimizin azınlıkta olduğunu unutmayalım. Baskı, zorlama, engellenme, ikinci sınıf görülme hep vardı, bundan sonra da elbet olacaktır.
Ayasofya benim için önemlidir, hazinedir. Ancak netice de taştan duvardan bir şeydir. Benim nezdimde bir Müslüman kardeşimizin gönlü bin Ayasofya’ya bedeldir.